28 Mayıs 2018 tarihinde, Mehmet Akif Ersoy konferans salonunda TÖMER ve Üniversitemizde eğitim gören Azerbaycanlı öğrencilerin yoğun katılımıyla gerçekleşen program öncelikle iki ülkenin şehit ve gazileri için bir dakikalık saygı duruşu devamında da İstiklal marşı ve Azerbaycan’ın Milli Marşının söylenmesiyle başladı.
Ardından Azerbaycanlı öğrenciler adına konuşmasını yapan Aghaverdi FERZULLALI Azerbaycan’ın Bağımsızlığını kazanmasının öneminden ve Türkiye ile olan münasebetlerinden bahsetti.
Daha sonra TÖMER Müdürü Prof. Dr. Nursulu ÇETİN “Bugün biz burada Azerbaycan Cumhuriyeti kuruluşunun 100. yılını anmak ve kutlamak için toplandık. Aslında 100 yıl bir insanın hayatı kadar bir süre ve bir devlet için uzun bir süre değil. Ama Azerbaycan devleti için geçen bu 100 yıl büyük zorluklarla ve acılarla dolu bir dönem olduğunu da belirtmemiz gerek. Bununla birlikte hürriyet ve özgürlük her zaman Türk milletinin kanında ve genlerinde var ve var olacaktır. Ve bu 100 yılda Azerbaycan halkı bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini vermiştir.
Azerbaycan'ın bağımsızlığı bugünün tam 100 yıl önce 28 Mayıs 1918'de Mehmet Emin RESULZADE başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası tarafından ilan edildi. Ve 1918 yılında ilan edilen Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, bütün Türk dünyası ve İslam coğrafyasında kurulan ilk demokratik cumhuriyettir ve diğer kardeş Türk halkları için örnek olmuştur.
Azerbaycan lideri Haydar Aliyev’in biz ‘Bir millet iki devletiz’ dediği gibi, kendilerinin en zor anlarında Türkiye ve Azerbaycan her zaman bir birilerine yardım etmiş ve kardeş elini uzatmıştır. Aynı şekilde, 1918’de kurulan Azerbaycan'ın bağımsızlığını ilk tanıyan Osmanlı Devleti oldu. Osmanlı Devleti kendisi çok zor günleri geçiriyordu.
4 Haziran 1918'de iki devlet arasında yapılan anlaşma çerçevesinde, giderek artan Ermeni ve Bolşevik tehditlerine karşı Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan’ın yardımına yetişti, 15 Eylül 1918’de Bakü’ye girmeyi başardı. Kafkas İslam Ordusu, Kafkas Türkleri ve Müslümanları üzerinde Rus ve Ermeniler tarafından kurulan baskıyı kaldırmak ve Bakü’nün bir Ermeni şehri hâline getirilmesini engellemek bakımından tarihî bir rol oynamıştır. Bakü en zor günlerinde Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu tarafından kurtarıldı ve Türk ve Müslüman kimliği muhafaza edildi. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin başkenti Gence’den sonra Bakü oldu. İlk kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin hayatı pek uzun sürmedi, 28 Nisan 1920’de Azerbaycan’ın Sovyet idaresine girmesiyle son buldu. Ama ilk Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşu, bağımsızlık ve özgürlük düşüncesinin her zaman Azerbaycan halkında yaşadığını ve 1991 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığının temelini attığını biliyoruz. Bununla birlikte Azerbaycanlı kardeşlerimizin imdadına yetişen Kafkas İslam Ordusu, Kafkasya’da yaşayan Türk ve Müslümanlarla Anadolu Türklerinin yardımlaşmasının tezahürüdür. Kafkas İslam Ordusu’nun zaferi bugünkü Azerbaycan ve Türkiye arasındaki yakın münasebetlerin de temelini atmıştır.
Azerbaycan Cumhuriyeti, 1991 yılında ikinci bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana, her alanda büyük başarılara imza atmıştır ve Türk-Azerbaycan ilişkilerimiz çok dinamik bir şekilde gelişmektedir. Bugünde de Türkiye ve Azerbaycan tüm konularda, Karabağ meselesi, Ermeni soykırımı iddiaları meselesi gibi, bir birine tam destek vermektedir.
Bununla ilgili ünlü Azerbaycanlı şair Bahtiyar VAHAPZADE hatırasında şöyle yazıyor: ‘Sovyetler Birliği dönemiydi. Azerbaycan’da hürriyetler kısıtlanmış, insanlar dinlerini yaşamaktan dilini konuşmaktan korkar vaziyette idi. Ben de bir edebiyat toplantısı için İstanbul’a gelmiştim. Gece uçaktan inip otele yerleştim. Yorgunluktan uyuyakalmışım. Ancak sabahın alacakaranlığında bir sesle yatağımdan fırladım. Dışarıdan bir ses geliyordu. Uzaklardan. Hemen camı açtım. Dinlemeye başladım. Bu sesi ben bir yerden tanıyorum. Dışarda sabah ezanları okunuyordu. Ben bu sesi bir yerden tanıyordum ama Azerbaycan Bolşevik komünist idaresinde hiç ezan okunmuyordu ki. Sonra, düşününce anladım. Dedem ben doğduğumda ismimi koyarken kulağıma ezan okumuştu. Şimdi ben o ezanı 60-70 sene sonra hatırlıyordum. Buna bizde kan hafızası derler. Bu kimseye öğretilmez. Bunu üniversitelerde, akademilerde doktora yaparak öğrenemezsiniz. Bu insanın zihninde, kalbinde, genlerinde vardır. O özgürlük hissidir, o bağımsızlık hissidir.’
Azerbaycan'ın, gelecekte de dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olacağına inanıyorum.
Yaşasın Azerbaycan Cumhuriyeti! Yaşasın Türk-Azerbaycan dostluğu!” diyerek konuşmasını bitirdi.
Ardından TÖMER öğrencilerinden Elmeddin SAFARLI, “Laleler” adlı şarkıyı canlı performansla dile getirdi.
Daha sonra, Şehriyar DADAŞLI, Mehmet Emin RESULZADE’nin hayatını anlatan bir konuşma yaptı.
Ali GASIMOV, ŞEHRİYAR’ın “Türkiye’ye Hayali Sefer” adlı şiiri,
Leyla MAHMUDOVA, Resul RIZA’nın “Vatan Dedim” adlı şiiri,
Allahverdi İSAYEV, Memed ARAZ’ın “Ayağa Dur Azerbaycan” adlı şiiri,
İlahe MUSEYİBOVA, Samed VURGUN’un “Azerbaycan Azerbaycan” adlı şiiri,
İlkin ASLANLI, Bahtiyar VAHAPZADE’nin “Azerbaycan Türkiye” adlı şiiri,
İlkin TANRIVERDİ, Halil Rıza ULUTÜRK’ün “Kalk Ayağa Azerbaycan” adlı şiirini okudu.
Şarkılar ve şiirlerin ardından bu programın hazırlanmasına katkıda bulunan öğrencilere TÖMER Müdürü Prof. Dr. Nursulu ÇETİN tarafından teşekkür belgeleri verildi ve toplu fotoğraflar eşliğinde program sona erdi.